Prof. Dr. Kadıoğlu: İstanbul'un kendi suyu zaten bitmiş durumda

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Afet Yönetimi Anabilim Dalı Profesörü Mikdat Kadıoğlu, İstanbul'un su kaynağına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Sözcü yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtlayan Kadıoğlu, 'İstanbul barajlarında doluluk oranının yüzde 30'lara kadar düştüğü, insanların yeterince uyarılmadığı ve dikkatsiz su tüketimine devam edildiğine' ilişkin değerlendirmeyle ilgili, "Seçimin de getirdiği bir şey var, yağışlar normalin çok altında olmasına rağmen suda hiçbir kısıtlama yok ve dediğiniz gibi insanlar uyarılmıyor ve her şey normal gibi, umutsuzluk veya negatif bir durum yönetime eksi bir puan olurmuş gibi kuraklığın k'sından bahsedilmiyor" diye konuştu.

"Belediyeler de suyu hoyratça kullanıyor" değerlendirmesi yapan Kadıoğlu, "Sanki hiç su sorunu yokmuş gibi çimleri bol suyla sulama, meydanları arazözlerle yıkama, belediye araçlarını yıkama gibi işler aynen devam ediyor, halk da uyarılmıyor. Ben seçim atmosferiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Yönetim ve belediyeler seçim öncesi insanlara olumsuz bir hava vermek, kısıtlamak istemiyor" ifadelerine yer verdi.

"1 EKİM ÖNCESİ SU BÜTÇESİ YAPILMALI"

"Normal şartlarda bir senelik kuraklığı atlatabiliyorsunuz" diyen Kadıoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:

İstanbul'un özelliği, bütün Marmara ve Batı Karadeniz'deki suları topluyor. Bir ahtapot gibi kollarını her tarafa yaymış bütün suları alıyor. Günde 3 milyon metreküp su veriyor İstanbul ama baraja yağışlarla giren su miktarı bunun çok altında. İstanbul öyle bir şehir oldu ki, bu nüfusa ne suyu yetiyor ne toprağı ne yolları ne havası. İstanbul bölgeyi kurutuyor.

Yani İstanbul'un kendi suyu zaten bitmiş durumda, dışarıdan taşınan suyla bu değirmen döndürülüyor. İstanbul'da suya talep o kadar yüksek ki onu karşılayacak bir su zaten yok. İstanbul'un su havzaları 5-6 milyonluk nüfusu belki besleyebilir, 20 milyonu beslemek için İstanbul, Bulgaristan sınırından Melen'e kadar olan suları topluyor. Bir de üstüne yağmur yağmadı daha da önemlisi kar yağmadı. Su yılının başı 1 Ekim'dir. Nasıl 1 Ocak mali yılbaşıysa ve öncesinde bütçe yapılırsa, 1 Ekim öncesi de su bütçesi yapılması lazım."

Bir kere su işini yönetenler inşaat veya çevre mühendisi, onların suya yaklaşımı boru döşeme yaklaşımında. Kentlerin ‘kuraklıkla mücadele' planları yok. Su bütçesi açık verince insanları gönüllü tasarrufa çağırmalılar sonra belli bir miktara çıkınca otomatik olarak evlerin, havuzların sularını kısmak gibi önlemler alınmalı, meydanları yıkama, sulama gibi şeyleri yasaklamalı kendileri de yapmamalılar."

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!